Cennetin Kapıları / Gates of Paradise // Divriği Ulucamisi ve Sifahanesi’nde Hürremşah’ın Yontu Sanatı / The Sculpture of Hürremşah at Divriği Ulucami and Şifahane

Stok Kodu:
9786257008464
Boyut:
24x32 cm
Sayfa Sayısı:
167
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2014
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. hamur
Dili:
Türkçe-İngilizce
Kategori:
850,00TL
Taksitli fiyat: 1 x 850,00TL
Aynı gün kargo
9786257008464
362115
Cennetin Kapıları / Gates of Paradise //  Divriği Ulucamisi ve Sifahanesi’nde Hürremşah’ın Yontu Sanatı / The Sculpture of Hürremşah at Divriği Ulucami and Şifahane
Cennetin Kapıları / Gates of Paradise // Divriği Ulucamisi ve Sifahanesi’nde Hürremşah’ın Yontu Sanatı / The Sculpture of Hürremşah at Divriği Ulucami and Şifahane
850.00

Doğan Kuban, İslam ve Türk sanatlarında olduğu kadar dünya sanat tarihinde de başka paraleli olmayan bu yontuların evrensel heykel kavramı içinde konumunu irdeleyen kitabında şunları söylüyor:

“Yapının ustaları içinde sadece bir tanesinin adı, cami ve şifahanede birer kez ‘Ahlatlı Hürremşah’ olarak verilmiştir. Olasılıkla yapıların tasarımı ve taş yontuların bir bölümü Ahlat kökenli bu sanatçının yaratmasıdır. Yapıdaki anıtsal taçkapıları süslemek için gerçekleştirilen yontu programı, bezemeyi mimariyi tamamlayıcı rolünden uzaklaştırmış, taşoymayı heykelleştiren olağanüstü bir yapıt ortaya çıkarmıştır. Divriği sanatını özgün kılan ve ün kazandıran, bu heykel nitelikli taşoymalardır. Fakat bu estetik nitelik ötesinde sanal bir Cennet Kapısı olarak tasarlanmış olan Kuzey (Kıble) Taçkapısı, İslam sanat tarihindeki belki de tek cennet kapısı imgesidir. Bu bakımdan da İslam kültüründe çok önemli bir yeri olmalıdır.

Batı kültürü kendi tarihi açılımları içinde bir dünya sanatı tarihi vizyonu yaratmıştır ve bütün dünyanın sanat gelenekleri, Avrupalı sanat vizyonunun süzgecinden geçmiş yorumlarla sunulmaktadır. Avrupa heykel tarihinde konu temelde insan figürüdür. İslam geleneği figüratif sanatı ilke olarak reddettiği için İslam taş oyması dünya sanat tarihinde bezeme kategorisinde değerlendirilmiştir. Gerçi soyut sanat kavramının gelişmesinden bu yana figür konusu resim ve heykel kavramının zorunlu bir özelliği olmaktan çıkmıştır. Fakat bu durum, figüratif sanat geleneği üzerine kurulmuş geniş bir kuramsal ve eleştirel düşüncenin ne varlığını ne de etkisini ortadan kaldırmıştır. Kaldı ki binlerce yıllık figüratif sanat geleneğinin dışında bırakılmış İslam sanatı yapılarının, evrensel boyutlarda da olsa, dünya sanat tarihindeki yeri sınırlıdır. Divriği yontusu, İslam sanatı içinde başka örneği olmayan bir sanat fenomenidir...

“The book you are holding in your hand is devoted to the description of the Stones culpture of the Divriği Ulucami and Şifahane (Great Mosque and Hospital of Divriği) (1228/29), a glorious example of 12th to 14th century Anatolian Seljuk architecture and a truly unique phenomenon in the history of Islamic art. Of the craftsmen in volved in the work the name of only one has survived – that of ‘Hürremşah of Ahlat’, whose name appears once in both them osqueand the hospital. It seems probable that this master builder and stone Carver from Ahlat was responsible for the design of the buildings and for the creation of part of the sculpture. He created a sculptural programme for the decoration of the monumental portals which gave the ornamentation a sculptural dimensionan dremoved it from its traditional role as a me resubsidiary element and complement to the architecture. It is this sculptural stone work that is responsible for the unique quality and fame of Divriği art, but besides this aestheticquality, the Qibla portal, designed as an imaginary ‘Gate of Paradise’, is probably the only example of a symbolic paradisegate in thehistory of Islamic architecture. From that point of view, it deserves to be awarded a very important place in Islamic culture...''

Doğan Kuban, İslam ve Türk sanatlarında olduğu kadar dünya sanat tarihinde de başka paraleli olmayan bu yontuların evrensel heykel kavramı içinde konumunu irdeleyen kitabında şunları söylüyor:

“Yapının ustaları içinde sadece bir tanesinin adı, cami ve şifahanede birer kez ‘Ahlatlı Hürremşah’ olarak verilmiştir. Olasılıkla yapıların tasarımı ve taş yontuların bir bölümü Ahlat kökenli bu sanatçının yaratmasıdır. Yapıdaki anıtsal taçkapıları süslemek için gerçekleştirilen yontu programı, bezemeyi mimariyi tamamlayıcı rolünden uzaklaştırmış, taşoymayı heykelleştiren olağanüstü bir yapıt ortaya çıkarmıştır. Divriği sanatını özgün kılan ve ün kazandıran, bu heykel nitelikli taşoymalardır. Fakat bu estetik nitelik ötesinde sanal bir Cennet Kapısı olarak tasarlanmış olan Kuzey (Kıble) Taçkapısı, İslam sanat tarihindeki belki de tek cennet kapısı imgesidir. Bu bakımdan da İslam kültüründe çok önemli bir yeri olmalıdır.

Batı kültürü kendi tarihi açılımları içinde bir dünya sanatı tarihi vizyonu yaratmıştır ve bütün dünyanın sanat gelenekleri, Avrupalı sanat vizyonunun süzgecinden geçmiş yorumlarla sunulmaktadır. Avrupa heykel tarihinde konu temelde insan figürüdür. İslam geleneği figüratif sanatı ilke olarak reddettiği için İslam taş oyması dünya sanat tarihinde bezeme kategorisinde değerlendirilmiştir. Gerçi soyut sanat kavramının gelişmesinden bu yana figür konusu resim ve heykel kavramının zorunlu bir özelliği olmaktan çıkmıştır. Fakat bu durum, figüratif sanat geleneği üzerine kurulmuş geniş bir kuramsal ve eleştirel düşüncenin ne varlığını ne de etkisini ortadan kaldırmıştır. Kaldı ki binlerce yıllık figüratif sanat geleneğinin dışında bırakılmış İslam sanatı yapılarının, evrensel boyutlarda da olsa, dünya sanat tarihindeki yeri sınırlıdır. Divriği yontusu, İslam sanatı içinde başka örneği olmayan bir sanat fenomenidir...

“The book you are holding in your hand is devoted to the description of the Stones culpture of the Divriği Ulucami and Şifahane (Great Mosque and Hospital of Divriği) (1228/29), a glorious example of 12th to 14th century Anatolian Seljuk architecture and a truly unique phenomenon in the history of Islamic art. Of the craftsmen in volved in the work the name of only one has survived – that of ‘Hürremşah of Ahlat’, whose name appears once in both them osqueand the hospital. It seems probable that this master builder and stone Carver from Ahlat was responsible for the design of the buildings and for the creation of part of the sculpture. He created a sculptural programme for the decoration of the monumental portals which gave the ornamentation a sculptural dimensionan dremoved it from its traditional role as a me resubsidiary element and complement to the architecture. It is this sculptural stone work that is responsible for the unique quality and fame of Divriği art, but besides this aestheticquality, the Qibla portal, designed as an imaginary ‘Gate of Paradise’, is probably the only example of a symbolic paradisegate in thehistory of Islamic architecture. From that point of view, it deserves to be awarded a very important place in Islamic culture...''

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat