330 yılında Doğu Roma İmparatorluğu başkenti olarak baştan sona inşa edilen İstanbul, 1453’ten sonra Osmanlı payitahtı oldu. Şehir çağlar boyunca pek çok değişime uyum sağladı. Bu değişimlerin en geniş çaplılarından biri 19. yüzyılda yaşandı. 1500 yıl boyunca neredeyse aynı sınırlar içinde kalan İstanbul, modern dünyadaki değişimlerden uzak kalmayarak hem bu sınırlarının dışına taştı, hem de mimarlık ve şehircilik alanlarında yeni akımlarla, yeni tekniklerle tanıştı.
Zeynep Çelik’in şehircilik tarihi alanındaki öncü çalışması Değişen İstanbul, işte bu büyük değişimin izini sürüyor. Nüfus artışının, şehrin genişleyişinin, bu gelişmelere karşı üretilen idari çözümlerle modern belediyeciliğin doğuşunun, İstanbul’daki planlama anlayışıyla uygulamalarının, ulaşımda yaşanan devrimlerin etkilerinin tarihini gözler önüne seriyor. Bu gelişimin vitrin çalışması olarak hem gerçekleşmemiş devasa projeleri hem de mimarlık alanında İstanbul’da ortaya çıkan çeşitliliği çarpıcı örneklerle sergiliyor.
Çelik, döneme ait kaynaklarla arşivlerden sadece bu uzun ve meraklı öykünün ayrıntılarını değil, zengin bir görsel panoramasını da derleyerek sunuyor…
Osmanlı İmparatorluğu'nda 19. yüzyıl bir değişim çağıydı. Tanzimat reformlarının felsefesine uygun olarak klasik sistemler değiştiriliyor, yenilikler hayatın bütün yönlerine yansıyordu. Payitaht da bu değişikliklerden nasibini aldı. Avrupa'ya özenen Osmanlı eliti, yangınların kasıp kavurduğu, bakımsız İstanbul'a yeni bir çehre kazandırmak istiyordu. Yeniden örgütlenen şehir yönetimi "Avrupa usullerini" benimseyerek, Avrupa'dan getirttiği uzmanlara büyük projeler hazırlattı. İstanbul'un bugün de devam eden sorunlarına çözümler arandı. Bölük pörçük de olsa İstanbul'un kent dokusunu değiştirmek için çalışmalar yapıldı. Houssmann'ın bulvarları, Ringstrasse örnek alınarak yeni yollar açıldı, tramvaylar işledi, tünel yapıldı, eğri büğrü çıkmaz sokakların yerini düz sokaklar aldı, Şirket-i Hayriye'nin vapurları payitahtın iki yakasını bir araya getirdi. "Avrupai Usulde" binalar Haliç'in kuzey yakasında pıtrak gibi bitti, tarihi yarımadayı da etkiledi. İşte bu kitapta, Paul Rabinow'un dediği gibi "Zeynep Çelik, İstanbul'daki değişimi, iç içe geçmiş, karmaşık ve zaman zaman da şaşırtıcı bir teknoloji, üslup ve iktidar ilişkileri hikayesi şeklinde ustalıkla anlatıyor."
330 yılında Doğu Roma İmparatorluğu başkenti olarak baştan sona inşa edilen İstanbul, 1453’ten sonra Osmanlı payitahtı oldu. Şehir çağlar boyunca pek çok değişime uyum sağladı. Bu değişimlerin en geniş çaplılarından biri 19. yüzyılda yaşandı. 1500 yıl boyunca neredeyse aynı sınırlar içinde kalan İstanbul, modern dünyadaki değişimlerden uzak kalmayarak hem bu sınırlarının dışına taştı, hem de mimarlık ve şehircilik alanlarında yeni akımlarla, yeni tekniklerle tanıştı.
Zeynep Çelik’in şehircilik tarihi alanındaki öncü çalışması Değişen İstanbul, işte bu büyük değişimin izini sürüyor. Nüfus artışının, şehrin genişleyişinin, bu gelişmelere karşı üretilen idari çözümlerle modern belediyeciliğin doğuşunun, İstanbul’daki planlama anlayışıyla uygulamalarının, ulaşımda yaşanan devrimlerin etkilerinin tarihini gözler önüne seriyor. Bu gelişimin vitrin çalışması olarak hem gerçekleşmemiş devasa projeleri hem de mimarlık alanında İstanbul’da ortaya çıkan çeşitliliği çarpıcı örneklerle sergiliyor.
Çelik, döneme ait kaynaklarla arşivlerden sadece bu uzun ve meraklı öykünün ayrıntılarını değil, zengin bir görsel panoramasını da derleyerek sunuyor…
Osmanlı İmparatorluğu'nda 19. yüzyıl bir değişim çağıydı. Tanzimat reformlarının felsefesine uygun olarak klasik sistemler değiştiriliyor, yenilikler hayatın bütün yönlerine yansıyordu. Payitaht da bu değişikliklerden nasibini aldı. Avrupa'ya özenen Osmanlı eliti, yangınların kasıp kavurduğu, bakımsız İstanbul'a yeni bir çehre kazandırmak istiyordu. Yeniden örgütlenen şehir yönetimi "Avrupa usullerini" benimseyerek, Avrupa'dan getirttiği uzmanlara büyük projeler hazırlattı. İstanbul'un bugün de devam eden sorunlarına çözümler arandı. Bölük pörçük de olsa İstanbul'un kent dokusunu değiştirmek için çalışmalar yapıldı. Houssmann'ın bulvarları, Ringstrasse örnek alınarak yeni yollar açıldı, tramvaylar işledi, tünel yapıldı, eğri büğrü çıkmaz sokakların yerini düz sokaklar aldı, Şirket-i Hayriye'nin vapurları payitahtın iki yakasını bir araya getirdi. "Avrupai Usulde" binalar Haliç'in kuzey yakasında pıtrak gibi bitti, tarihi yarımadayı da etkiledi. İşte bu kitapta, Paul Rabinow'un dediği gibi "Zeynep Çelik, İstanbul'daki değişimi, iç içe geçmiş, karmaşık ve zaman zaman da şaşırtıcı bir teknoloji, üslup ve iktidar ilişkileri hikayesi şeklinde ustalıkla anlatıyor."